Milli İstihbarat Akademisi'nin (MİT) yayınladığı rapora göre, 23 Şubat 2025'te yapılan Almanya erken genel seçimleri, hem ülkenin iç siyasetini hem de Avrupa'nın siyasi dengelerini derinden etkiledi. Seçimler, transatlantik ilişkiler açısından da kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Almanya, 84 milyonluk nüfusu ve dünyanın en büyük beş ekonomisi arasında yer almasıyla Avrupa siyasetinde belirleyici bir aktör. Avrupa Birliği'nin iki ana lokomotifinden biri olarak görülen Almanya'daki gelişmelerin, küresel yankıları bulunuyor. Özellikle Türkiye için, Almanya'daki siyasi gelişmeler büyük önem taşıyor; Almanya, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinde etkili bir ülke, ülkede 3,5 milyonluk büyük bir Türk diasporası yaşıyor ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi 47 milyar doları aşıyor. Bu nedenle, erken seçimler Türkiye'de de yoğun ilgiyle takip edildi.

Aşırı Sağın Yükselişi ve Merkez Solun Çöküşü

MİT raporu, 23 Şubat seçimlerinin Almanya için ciddi bir kırılma noktası olduğunu vurguluyor. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi, oylarını ikiye katlayarak %20,8'e ulaştı ve Meclise 152 milletvekili gönderdi. Bu sonuç, AfD'nin artık marjinal bir hareket olmaktan çıkarak etkili bir siyasi aktör haline geldiğini gösteriyor. CDU/CSU ve SPD gibi merkez partiler, AfD'yi dışlama politikalarını sürdürüyor olsa da, seçim sonuçları aşırı sağın Alman toplumunun önemli bir kesiminin desteğini aldığını ortaya koyuyor. Bu durum, geleneksel merkez partilerin mevcut siyasi paradigmayı gözden geçirmelerini ve yeni politikalar üretmelerini gerektiriyor. Aksi takdirde, AfD gelecekteki koalisyon hesaplarında merkezde yer alabilir. Seçim sonuçları genel olarak sağ partilerin güçlendiğini, merkez solun zayıfladığını ve liberal siyasetin ağır bir darbe aldığını gösteriyor. Bu sonuçlar, Almanya'nın gelecekteki siyasi istikrarını sorgulamaktadır. Merkez partilerin gelecek stratejilerini yeniden değerlendirmesi ve toplumun beklentilerine yanıt verebilecek politikalar üretmesi elzemdir.

Siyasi ve Toplumsal Çatlaklar Derinleşiyor

Seçim sonuçları, Almanya'nın Batı ve Doğu ekseninde siyasi ve toplumsal olarak bölünmüş bir yapıya sahip olduğunu da gözler önüne seriyor. Batı Almanya'da CDU/CSU başarılı olurken, eski Doğu Almanya'da AfD'nin oy oranları oldukça yüksek. Bu durum, Almanya'nın siyasi ve toplumsal bütünleşme sürecinin henüz tamamlanmadığını ve bölgesel ayrışmanın sürdüğünü gösteriyor. Bu bölünmüşlük, ülkenin iç politikalarını ve karar alma süreçlerini olumsuz etkilemekte ve uzun vadeli istikrarı tehdit etmektedir. Ülkenin birleşmesinden geçen yılların ardından bile hala varlığını sürdüren bu ayrışmanın kökenleri ve sonuçları üzerine daha derinlemesine araştırmalar yapılması gereklidir. Bu sorunların üstesinden gelmek için, hükümetin kapsayıcı politikalar üretmesi ve bölgesel farklılıkları dikkate alması büyük önem taşıyor.

Almanya'nın Avrupa ve Dünya Politikasındaki Rolü

Seçimler sonucunda Almanya'yı zorlu bir dış politika süreci bekliyor. ABD'de Donald Trump'ın yeniden seçilmesi, Berlin-Washington hattında gerilimi artırabilirken, NATO içindeki yük paylaşımı tartışmaları da Almanya'nın stratejik kararlarını etkileyecektir. Almanya'nın Avrupa Birliği içindeki yönlendirici rolü, AB'nin genişleme ve derinleşme süreçleri açısından kritik öneme sahip. Bu gelişmeler, Almanya'nın yeni siyasi tablosunun Avrupa'daki güç dengelerini de etkileyeceğini gösteriyor. Fransa ile işbirliğinin yeniden güçlendirilmesi, AB'nin genişleme ve derinleşme politikalarındaki sorunların aşılması için elzemdir. İki ülkenin, geçmişte olduğu gibi birlikte inisiyatif alarak AB'nin istikrarını ve etkinliğini sağlamaları bekleniyor. Ayrıca Almanya'nın Türkiye ile olan ilişkilerinde daha yapıcı bir rol üstlenmesi, bölgesel istikrar açısından önem taşıyor. Almanya'nın Türkiye ile olan ilişkilerinin geleceğini belirleyecek önemli faktörlerden biri de AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesi ve Türk vatandaşlarına vize serbestisi uygulanmasıdır.

Almanya'daki Türk diasporasının siyasi temsili de seçimlerde önemli bir yer tuttu. 53 Türk kökenli aday partilerin listelerinde yer alırken, 19'u Federal Meclis'e girdi. Bu, Türk toplumunun siyasi temsilinin az da olsa arttığını gösteriyor. Ancak, sağ partilerin göçmen kökenlilere yönelik katılım engelleme politikaları devam ediyor. Çifte vatandaşlık meselesi de seçimlerde önemliydi. Yeni Vatandaşlık Yasası ile çifte vatandaşlık hakkı kazanan Türk kökenliler, CDU/CSU'nun bu konudaki tutarsız yaklaşımı nedeniyle sol partilere yöneldi. Bu durum, Türk diasporasının Almanya'daki siyasi arenada daha fazla görünür olacağını gösteriyor.

Türkiye ile ilişkiler açısından, Almanya'nın işbirliğini artırabileceği ülkeler arasında Türkiye yer alıyor. Ancak Ankara'nın Berlin'le ilişkilerinde tehdit olarak algıladığı konularda yeni hükümetin müspet adımlar atması beklenmiyor. Almanya'nın AB ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ve vize serbestisi konusunda inisiyatif alması, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacaktır.