Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOP), 50 yıl aradan sonra ölümsüz aşk hikayesi Romeo ve Juliet operasını yeniden sahneye koyuyor. Charles Gounod'nun 1867 tarihli başyapıtı, Aytaç Manizade'nin modern rejisinde Ankara'da sanatseverlerle buluşacak. Shakespeare'in ölümsüz eserinden uyarlanan opera, iki düşman ailenin ortasında filizlenen yasak aşkı ve trajik sonu anlatıyor. ADOP'un 1975-1976 sezonundan sonra ilk kez sahnelenecek olan opera, 21 Aralık'ta Türkiye'nin başkentinde müzikseverleri bekliyor.
Modern Bir Romeo ve Juliet Yorumu
Rejisör Aytaç Manizade, 50 yıl sonra bu eserin Ankara'da yeniden sahnelenmesinin heyecanını paylaşıyor. Manizade, dekor, kostüm ve sanatçıların performanslarının, eser ve karakter psikolojileriyle uyumlu olmasına odaklandığını belirtiyor. Psikolojik tanımlamaları ön plana çıkardığı çalışmalarında, sanatçılardan birbirlerinin rolleri hakkında fikir alışverişinde bulunmalarını ve karakter duygularını birlikte belirlemelerini istiyor. Yalın bir aşk öyküsünü uzun zaman sonra yeniden sahneye koymanın heyecanını dile getiren Manizade, "Juliet benim için beyaz kelebek oldu" diyor. Esere, bir masal havası katmaya çalıştığını ve yalın renkler kullanarak Rönesans'a göndermeler yapmaya çalıştığını açıklıyor. Romeo ve Juliet'in aşkının yanı sıra, iki ailenin acımasız oyunları ve toplumsal çatışmalar da ön plana çıkartılıyor. Manizade, klasik bir yorum yerine günümüz izleyicisine hitap edecek modern bir yaklaşım sergilediklerini vurguluyor. Kostüm ve dekorun orijinal haliyle değil, yeni bir yorumla tasarlandığını belirtiyor.
Müzikal Bir Şölen: Romeo ve Juliet
Tolga Atalay, Romeo ve Juliet operasının her noktasında çok güzel armonilerin eşlik ettiğini, yalın ama bir o kadar da sofistike bir eser olduğunu belirtiyor. Mozart'tan gelen yalınlığı ve romantik dönemin armonilerini taşıyan eserin, evrensel ve zamansız olduğunu, her dönemde insanların kendinden bir şeyler bulabileceğini vurguluyor. Prova sürecinin keyifli geçtiğini belirten Atalay, İtalyan repertuvarının dışına çıkmayı hedeflediklerini söylüyor. Eserin zorluğunun yalınlığından kaynaklandığını belirtirken, şancıların ustalıklarına odaklanıldığını vurguluyor. Opera yönetmenin senfoni yönetmekten farklı olduğunu da belirten Atalay, orkestrayı ve sahnedeki tüm bileşenleri eş zamanlı olarak yönetmenin önemine dikkat çekiyor. Müzikin dramadan beslendiğini ve operanın senfonik repertuvar yönetmenin yanında farklı bir tat kattığını belirtiyor.
Aşkın ve Tutkunun Sınırı: Romeo
Tenor Arda Doğan, Romeo rolünü canlandırmanın heyecanını paylaşıyor. Romeo'yu aşkın ve tutkunun sınırlarında gezinen, her sahnesi yeniden doğuş ve hayat anlamına gelen bir karakter olarak tanımlıyor. Shakespeare'in lirik metni ve güzel müziklerle seyircinin bir yolculuğa çıktığını belirten Doğan, bu yolculukta rehber olmaya çalıştıklarını söylüyor. Juliet'in toplumun kararlarına karşı çıkan tavrının ve aşkına sahip çıkmasının çok özel olduğunu belirtiyor. Romeo rolünün bugüne kadar seslendirdiği roller arasında en heyecan verici olduğunu belirtiyor. Türkiye'deki sanatseverleri Romeo ve Juliet'i izlemeye davet ediyor. Dekor tasarımı Tayfun Çebi, kostüm tasarımı Sevtaç Demirer, ışık tasarımı Bülent Arslan, koreografi Özge Ay ve Hakan Odabaşı tarafından üstlenildi. Juliette rolünü Görkem Ezgi Yıldırım ve Esra Çetiner, Romeo rolünü ise Arda Doğan ve Mehmet Kavil dönüşümlü olarak canlandıracak.